Onun yokluğunda, gezgin bir hikaye anlatıcısı olan Parukapoli, Japara‘nın karısının karşısına çıkar, kadını büyüleyen muhteşem hikayeler anlatır. Kadıncağız hikayelere kendini öylesine kaptırır ki, suda debelenen oğlunun sesiyle ancak kendine gelir. Onu kurtarmak için koşar fakat iş işten geçmiş, çocuk çoktan boğulmuştur.
Kadın, oğlunun cansız bedenini kucaklayıp oturdu ve bütün gün azap içinde ağlayarak Japara‘nın dönüşünü bekledi. Olanları anlattığında kocası öfkesinden deliye döndü ve onun çocuğun ölümünden sorumlu tuttu.
Silahını alıp karısını öldürdü ve sonra da Parukopoli‘nin peşine düştü. İkisi dövüştüler ve ikisi de ağır şekilde yaralandılar fakat galip gelen, Hikaye anlatıcısını öldüren Japara olur.
Kabilesi tarafından azarlanan Japara, sonunda hatasını anladı. Karısının ve oğlunun ölüsünü aradı fakat ikisinin de ortadan kaybolduğunu fark etti. Yaptıklarından azap çekti ve ağıt yakıp ailesini alan ruhlara yeniden onlarla bir araya gelebilmek için yalvardı. Ruhlar isteğini kabul edip Japara‘nın gökler dünyasına ailesini aramaya girmesine müsaade etttiler fakat ceza olarak yapayalnız göklerde onları tek başına arayacaktr.
Rivayete göre, Japara‘nın Parukopoli‘yle olan dövüşünden kalma yara izleri hâlâ Ay’ın çizgilerinde durmaktadır. Ay da zaten onun ailesini ararken yaktığı ateşin yansımasıdır. Ay’ın yörüngesinin ve biçiminin değişmesi de zavallı Japara’nın sonsuz arayışının simgesidir.
Kaynak: Mark Daniels