Kelime kökeni Yunancada ‘Küçük Kral’ anlamına gelen efsanevi yaratıklara Avrupa hikâyelerinde sıklıkla denk geliriz.
Tasvir edildiği metinlerde yılan ve ejderha benzeri bir yaratık olduğundan söz edilir. Boyutu oldukça görkemli bir ejderhayı andırırken biçimi bir yılana benzerlik gösterdiğinden söz edilmektedir. Basilisk efsanevi öykülerde yılanların kralı olarak anılırdı. Başını üzerinde yaratılan uzvu sorguç ya da ibik olarak tasvir edilirdi. Krallığının kanından, yaratılışından geldiğini sembolize eden uzvu onun en önemli betimlemelerindendir.
Alacakaranlık sırasında bir horozun bıraktığı yumurtası üzerine kuluçkaya yatan yılandan doğduğuna inanılır…
İnanışlarda bu modern yaratığa dair iki ayrı dehşet güdüsü atfedilir. İlk tasvir edildiği dehşeti ona yaklaşan, topraklarına girme cüretini gösteren her bir canlıyı alevlerin içinde yakardı. Külleri bir toz zerreciğine dönüşene kadar gazabı acımasızca sürerdi. Yaratılış hamurunda öldürmek ve yok etmek olan bu yaratığın diğer bir tasviri ise tıpkı Medusa’nın saçlarının dönüştüğü yılanlar gibi ona bakan herkesi taşa çevirmesidir. Bakışları karşısındaki zavallılara korkuyu, ardından eceli getirirmiş.
Romalı Plinius bu görkemli yaratıkları tasvir ederken diğer yılanlar gibi yerde sürünüp, kıvrılmaz, azametle ve büyük bir gazabın geldiğini haber verircesine dik bir şekilde ilerler demiş. Geçtiği çalılar kurur, toprak bereketten yoksun kalır, nefes alan her bir çiçek ölümün soğuğunu tomurcuklarında hisseder, kayalar un ufak olurmuş. Onun içindeki şeytani kötülük canlı olan her varlığı çürütecek kadar güçlü ve acımasızmış.
İnanışlar eskiden at sırtında onunla savaşan yiğitlerin kılıcına yer yer pullu, yer yer tüylü olan derisinin altından zehir akarmış. Kılıca dolan zehir hem savaşçıyı hem de cesur atını öldürecek kadar kudretli olurmuş.
Lukanus yazdığı dizelerde inanıştan şu şekilde bahsedermiş;
Ne fark eder Mağribi Basilisk’i öldürse,
Onun cansız bedenini kumlu ovaya düşürse,
Mızraktan yukarı ilerler kurnaz zehri,
Elinin içine sızar ve öldürür galibi.
Varlığına şahit olduğumuz en belirgin hikâye Harry Potter ve Sırlar Odası adlı eserdir. J.K Rowling yazdığı eserde pek çok mitolojik yaratığı birlikte kullanmıştır. Sırlar Odasında varlığını sürdüren kötücül yaratık Basilisk tüm Hogwarts öğrencilerine bir dönemi bu eserde adeta zehir etmiştir. Yaratığın mitolojik olarak Medusa ile benzerlik gösteren lanetini kullanan yazar, bu yaratığı yenmenin tek yolunun özel bir kılıç olduğuna ve özel bir yardım olduğuna dair gönderme yapar.
Böylece modern savaşçı Harry Potter aldığı yardımlarla yaratığı öldürmeyi başarır.
Klasik söylentilerde Basilisk’i öldürebilen tek gücün gelincik olduğunu söyler. Basilisk’in bakışları ne kadar tehditkâr ve yıkıcı olsa da gelincik buna aldırmaz, cesaretle düşmanının üzerine yürümeye devam edermiş. Ölümcül zehirle dolu dişleriyle gelinciği ısıran Basilisk savaşı kazandığını zannedermiş ancak bu zehre karşı şifalı olduğuna inanılan sedefotu bitkisinden yiyen gelincik yeniden ayağa kalkarmış. Cesareti en az düşmanı kadar büyük olan gelincik, Basilisk yenilene kadar karşısına çıkmaktan vazgeçmezmiş.