Yeraltı Dünyası‘na yapılan kahramanca yolculuklar, yaşayanların ülkesine tekrar ulaşıldığında her zaman kutlanacak bir şey değildi. Pek çok kahraman Yeraltı Dünyası‘ndan içeri girdiklerinden daha kötü bir durumda ayrıldı. Diğerleri ise daha fazla bilgi, özel bir hediye ya da bazen sadece sağ salim kurtuldukları için mutlu bir şekilde geri dönerlerdi. Ölülerin Efendisi Hades, Yeraltı Dünyası’ndan ayrılan ölü ruhlar konusunda oldukça katıydı.
Yunan Yeraltı Dünyası, eski Yunanlıların öldüklerinde ruhlarının gittiğine inandıkları diyardı. Her şey karanlık ve kasvetli değildi. Hayaletli bir mahkeme tarafından yargılandıktan sonra gidebileceğiniz farklı yerler vardı. Hades ve Persephone, Yeraltı Dünyası’nın kral ve kraliçesiydi. Her şeyin yolunda gittiğinden ve ruhların doğru bir şekilde yargılandığından emin olurlardı.
Ölümden sonra ruhunuz ilk olarak Yeraltı Dünyası’nın Styx Nehri adı verilen nehrine gelirdi. Eğer Yunan geleneklerine göre altın bir drahmi ile gömüldüyseniz, karşıya geçmek için Kharon adlı kayıkçıya ödeme yapardınız. Eğer paranız yoksa, ruhunuz sonsuza dek nehir kıyısında dolaşırdı.
Karşıya geçtikten sonra Yeraltı Dünyası’nın Kapıları’ndan geçmeniz gerekirdi. Bu kapılar Kerberos adındaki üç başlı vahşi ve dev köpek tarafından korunurdu. Kerberos yaşayan ruhları ölü ruhlardan ayırt edebilirdi, bu yüzden etrafından dolaşırken dikkatli olmalıydınız. Daha sonra Hades’in seçtiği mahkeme tarafından yargılanmak üzere sıraya girerdiniz. Mahkeme sonucuna göre, Elysium, Asfodel Çayırları ya da Ceza Tarlaları‘na ayrılırdınız.
Elysium, iyi insanların gitmeyi hedeflediği yerdi. Eğer zafer kazandıysanız, harika ve yardımsever bir insan olduysanız ya da şehirlerin gelişmesine yardımcı olduysanız, Elysium ile kutsanabilirdiniz. Kahramanlar, yaşamları boyunca elde ettikleri şöhret ve başarıları nedeniyle Yeraltı Dünyası’nın bu bölümünü doldururlardı.
Ortalama bir insan olarak, olağanüstü bir şey yapmadan hayatınızı sürdürürseniz, büyük olasılıkla Asfodel Çayırları‘na giderdiniz. Burası ruhların sonsuza dek dolaşabileceği dev bir buğday düzlüğüydü (bazı tanımlamalarda). Sonunda varılabilecek en kötü yer ise Ceza Tarlaları‘ydı. Burası özellikle suçlular için bir yerdi ve burada yaşamları boyunca işledikleri suçlar için cezalandırılırlardı.
Yeraltı Dünyası’nda geçilecek çok sayıda nehir vardı ve her biri kaçınılması gereken yeni bir tehlike barındırıyordu. Styx Nehri kayıp düşlerin ya da umutsuzluğun nehri olarak bilinirdi. Akheron Nehri acıların nehriydi. Eğer içine düşerseniz, tüm dertleriniz başınıza bela olur ve çıkamayacak derecede çaresiz kalırdınız.
Phlegethon Nehri ateş ve arınma nehriydi, Yeraltı Dünyası’nın en derin bölümüne açılıyordu: Tartaros‘a. Lethe Nehri unutkanlık nehriydi. Yeniden doğmayı seçen ruh, bu nehirde yıkanır; böylece geçmiş yaşamını unuturak dünyaya gelirdi. Cocytus Nehri ağlama nehriydi ve cezalandırılanların feryatlarını taşırdı.
Yunan Yeraltı Dünyası aynı zamanda sizi sonsuza dek uyutabilen Morpheus, cezalandırmakla görevli kırbaçlı yarasa benzeri figürler olan Erinyeler (Öfkeliler), acıların tanrıçası Achylus, et yiyen bir cin olan Eurynomos ve çok daha fazlası dahil olmak üzere birçok tanrıya ev sahipliği yapıyordu!
Tüm bunlardan kim sağ kurtulabilir ve yeraltına ziyareti hakkındaki hikayesini anlatacak kadar yaşayabilirdi?
Devamı gelecek…
Kaynak için tıklayınız.
[…] Dünyasının, ölümlüler için ne kadar tehlikeli bir yer olduğundan bir önceki yazımızda bahsetmiştik… Ancak bu dünyayı ziyaret edip, yeryüzüne dönerek hikayesini […]
[…] sonra yeraltı dünyası hakkında daha fazla bilgi öğrenmek için bu makalemize […]