İnsanoğlu tarafından yüzyıllardır sevilemeyen bazı sürüngenler, böcekler ve dört ayaklılar vardır. Kendine yeten eşsiz özellikleri, yeraltı inlerinde ve çeşitli karanlık köşelerde varlıklarını doğaüstü yetenekleriyle sürdüren yılanlar inanışlarda oldukça yoğun kavramlar olarak varlığını sürdürür.
Mitolojide yoğun olarak çift yönlü anlatılır. Koruyucu ve yok edici gücü içinde beraber yaratan güçlü bir düalizm semboliğidir. Erkek ve kadın ırkını temsil ederken Hristiyanlık inancında Havva’yı elmayı yemesi için kışkırtanın bir yılan olduğundan bahsedilir. Çatallı dili ve kıvrımlarıyla zihnin köşeli yerlerini temsil eden yılanlar söylentide Havva’nın zihnine girerek yasaklı elmayı yemek için kışkırtır. Bu yönüyle kadının şeytani dürtülerini veya şeytana uyan yönünü temsil eder. Budizm inancında ise iyicil yönünü öne çıkartan yılan sembolizmi toprak altında, karanlıklarda dolaşan yılanı ölüler âlemiyle ve ölülerle bağlantıya geçmek olarak görülür.
Yılanların aynı zamanda bilgelikle ilişkilendirilmiştir. Bu bilgelik çağrışımı, karanlıkta süzülme ve göz kapağı olmayan gizemli bakışlarıyla bağlantılıdır. Tarot kartlarındaki dokuz numarada yer alan yaşlı bilge Ermiş’in yanında ise bazı destelerde yılana rastlarız. Tarot yılanın derin bilgeliğinden sembolik olarak faydalanır. Yılda iki kez deri değiştirirler. Bu yüzden güçlü dönüşüm, yeniden diriliş ve ölümsüzlüğün sembolizmini barındırırlar. Toprakta sürünerek ilerlemeleri, dış kulakları olmadığı halde içkulakları sayesinde yeryüzündeki en ufak titreşimi bile hissetmeleri yılanlarda sembolik olarak yoğun sezgisel güçler, hassasiyet barındırmayı gösterir.
Toprağın içerisinde sürekli hareket halinde olması yaşamın kendi içinde başlayan ve biten bir olgu olduğunu, hayatın içindeki gizemli okült konularının varlığını gösterir. Kuyruğunu ısıran veya yutan olarak tasvir edilen yılan sonsuz döngüyle bağdaştırılır. Bu sembolik ifadeyi Büyücü kartında ilahi babanın belinde görür.
Gılgamış destanında Şahmeran masalında gücü ve iyiliği, birliği ve inancı anlatır.
Aynı zamanda önemli bir sembolizm olan Hermes’in caduceus asası bu günlerde sağlık alanının bir amblemi haline gelmiştir. Bu amblemle beraber görürüz ki yılanlar aynı zamanda güçlü birer şifa sembolizmidir. Birbirine sarılan iki yılan figüründe hekimin yılan gibi sessiz olup hastanın sırrını saklaması gerektiğini anlatır. Asa ise bu ilmin uzun ve yorucu bir yolculuk olduğuna dair bir gönderme yapmaktadır. Diğer bir söylentiye göre asa, hayat ağacını ve yaşamın öz kaynağını, ona sarılan yılan ise ölümü temsil eder.
Mitolojide derinleşen alanı Medusa ve onun Athena tarafından lanetlenen güzelliği hakkındadır:
Uzak batı topraklarında, ıssız ve insanlığın neşesinden yoksun kız kardeşleriyle kederli bir şekilde yaşayıp giden Medusa’yı ve onun bahtsız lanetini biliyorsunuz… Yılanlar söylentide bir lanet olarak gösterilmiştir. Kız kardeşleri iççin ölümsüzlük ve sonsuzluk kehanetleri bahşedilen bu genç kız bir gün ölecek, günler geçtikçe yaşlanacaktı. Bu kasvet ve hiçlik onu bir fare gibi kapana kıstırıyor, ruhunu çaresizse diri tutmaya çalışıyordu. Yüreği, fanilerin zevk aldığı o duyguların hasretiyle yanıyor ve bir Zümrüdüanka gibi her gün yeniden yaratılıyordu. Yaşadığı topraklara rüzgâr çalılarla sevişmiyor, Yıldızlar alacakaranlığı bir papatya bahçesi gibi parlatmıyordu.
Medusa görkemli bir güzelliğe sahip olmasına rağmen tüm bu hiçlik içinde yaşayıp giden kısacık ömrü hiçbir tanrının ya da faninin anlayamayacağı bir acıyla çarpılmıştı. Acısı yalnızlığın ve saf sevginin arayışıyla iyice büyüyor onu ağlayamayacak kadar kederlendiriyordu. Ancak Medusa’nın çektiği keder ve acıyı körükleyecek olaylar onun kaderine doğru tanrısal bir güçle akıyordu. Hoyratça akan akarsular gibi lanet, hayatına doğru yol alıyordu.
Zeus’un kızı Athena oldukça acımasız, duygulardan ve aşkın gücünden anlayamayacak kadar kibirli bir tanrıçaydı. Libya topraklarını ziyaret eden tanrıça, varlığını burada sürdüren üç kız kardeşe gelerek bir görev sundu. Gorgon kardeşler olarak bilinen kız kardeşler leydi Hera’nın altın elmalarının olduğu kutsak topraklara gitmekle görevlendirilmişti. Medusa tanrıçasın emri karşısında bin bir parçaya bölünen yüreğiyle yere kapandı. Tanrıçanın kutsal ayaklarını altında bitmek bilmeyen kederi için yardım dilendi.
Korkunç diyarı terk etmek isteyen Medusa pervasızca konuşuyor, bir çıkış yolu arıyordu. Yüreği bir gün son bulacak hayatında bir kereliğime olsun fanilerin dünyasında sevilmeyi ve sevmeyi derin bir şekilde arzulayan güzeller güzeli Medusa diller döktü.
Athena oldukça sert bir tanrıçaydı. Ayaklarına kapanan bu genç kadına “Cezan sonlanana kadar burada oyalan” dedi. “Zeus sana cezanın ardından bir armağan olarak görkemli evinde ikamet edenlerin yanında bir yer bahşedecek” Ancak Medusa’nın ruhu görkemli evi arzulamıyordu. Onun için bir tutku ateşi yanıyordu. Bir çabayla “Leydim, lütfen gitmeme izin ver” dedi. “Ölene kadar nice zaman geçecek bilmem, sizde sevgi ve şefkat gibi ölümlü şeylerin fani kalbe dolan özlemini bilmiyorsun” dedi.
Athena’nın güzel çehresinde öfkeli bir ifade belirdi. Ayaklarına kapanan bu zavallı fani canını sıkıyordu. “Duan anlamsız… Eğer aralarına gidersen insanlar senden ürkecektir. Çünkü yüzündeki korkunç kedere bakamazlar” Athena her kelimesinin üstündeki mutlak gücünü hissettirse de bazen pervasız bir acı bunu görmeye fırsat bırakmazdı.
Medusa’nın kelimeleri uysalca aralarındaki havayı yalayarak dudaklarından döküldü.
“Sevgili leydim, umut en derin kederi bile öldürecek mucizevi bir güçtür ve Helios’un saf ışığında çehrem en az sizin çehreniz kadar güzel gözükecektir.”
Sözler Athena’nın saf öfkesini kazanmıştı. Bir tanrının nefreti oldukça kudretli ve lanetlidir. Ayaklarının altında yardım dilenen güzel kadına hiddetiyle karşılık vererek “Benimle aşık atma cüreti mi gösteriyorsun? Ben Zeus’un yanında duruyor, onun ilahi parıltısının yanında aydınlanıyorum. Çehrem bir tanrının çehresidir. Sen! Sen kimsin de böyle konuşma cüreti gösteriyorsun!” dedi. Medusa adeta olduğu yerde gittikçe küçülüyor, kıyametten kopup gelen bu hiddet karşısında yok oluyordu. “Sen!” dedi Athena. Lanetli kelimeler damarlarında akan kan gibi çağlıyor, sesinden kopan her harf yeri sarsıyordu. “Cezana kulak ver! Bundan böyle ne zaman bir fani seni görse taşa çevirecek, sevgisini göremeyeceksin! Güzelliğin sonsuza değin baki kalacak ancak senin için ölümün karanlığına dönüşecek. Güzel omuzlarına dökülen sırma bukleler yılanlara dönüşüp narin boynunu saracak. Sana bakan her fani yalnızca korku ve dehşetle çarpılacak!
Lanet gerçekleşip güzel bukleler yılanlara dönüştüğünde Athena öfkesini ve zehirli kelimeleri alıp Medusa’nın yanından uzaklaştı. Başını saran yılanlar boynunu sararken Medusa’nın kalbi kötücül görüntüsüne rağmen aynı saflıkta kalmaya devam etti. “Zeus’un kızı” dedi. “Hala bir umut var çünkü beni fani bıraktın. Günün birinde öleceğim”