Mitoloji tek bir kaynaktan doğmaz. Söylenceler kuşaklar boyu tekrar tekrar anlatıldıkça ve bir öykücüden öbürüne aktarıldıkça gelişirler. Bu ozanlar, drama yazarları ve diğer öykücüler günümüzde kitapları çok satan meşhur yazarlardan ve filmleri gişe oynayan yönetmenlerden farksızdı. Eserleri çok beğenildiği ve değerli bulunduğu için bunlar kayıt altına alınıp korunmuştur.
HOMEROS: ANTİK DÜNYANIN EN ÜNLÜ OZANI
Homeros ismine rastlamadan klasik mitolojiyi inceleyemezsiniz. Homeros yalnızca eski dünyanın en ünlü ozanı değil, edebiyat dünyasının en ünlü ve kesinlikle en etkileyici sanatçısı olarak da tanınır. Peki, Homeros gerçekten yaşadı mı? Bu soru yüzyıllardır uzmanlar, tarihçiler ve sıradan kişiler arasında tartışma konusu oldu. Öte yandan, tartışma götürmeyen husus, Homeros’un yazdığı ileri sürülen İlyada ve Odysseia ciltlerinin edebiyattaki önemidir.
Homeros’un tüm bu eserleri tek başına yazmadığı varsayımları ileri sürülüyor. Kimi uzmanlar onun varlığından bile şüphe ediyor. Bir varsayıma göre bu şiirler çeşitli kişiler tarafından kaleme alınmış ve daha sonra Homeros’a ait olduğu iddia edilmiştir. Başka varsayımlara göre Homeros Odysseia’nın birinci bölümünü yazmış, geri kalanını bir ya da daha çok ozan tamamlamıştır.
ATALARIMIZIN EĞLENCESİ
Homeros’un epik şiirleri İlyada ve Odysseia’nın her biri yaklaşık 12.000 dizeden oluşuyor. Her birinin tümüyle okunması geceler sürebilir. Eskiler için bir epik şiiri dinlemek heyecan dolu bir gece geçirmek anlamına geliyordu. Bu iki şiir Truva Savaşı ile sonrasını dile getiriyor. Yunanlıların Truva’daki zaferi onlar için bir dönüm noktası olmuş ve Roma’nın kuruluşuna yol açmıştır. Bu epik şiirler Yunan kültürünün ayrılmaz bir parçasını oluşturuyordu. Söylendiğine göre Yunanlılar MS 400 yılında bu eserleri Okullarda okutmaya başladı.
Bu Konuda Neden Kuşkulu Davranılıyor?
Homeros’un eserleri yüzyıllardır inceleniyor. İlyada, Odysseia ve Homeros’un eserleri yüzyıllardır inceleniyor. İlyada, Odysseia ve Homeros’a atfedilen diğer şiirleri inceleyen uzmanlar bunların arasında belirgin farklılıklar buldu. Bazıları aslında insanların tek bir lehçeyle konuşmasına karşın Homeros’un eserlerinde çeşitli lehçelerin bulunduğuna dikkat çekiyor. Homeros2un yapıtlarındaki farklılıklar bunların kimler tarafından yazıldığının sorgulanmasına yol açsa da, kesin olan şudur: İster tek bir kişi ister birkaç kişi olsun “Homeros” klasik mitolojinin temelini oluşturur.
HESİODOS: SIRLARLA KAPLI
Hesiodos diğer bir önemli Yunan ozandır. Çoğunlukla Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen Hesiodos muhtemelen Homeros’tan sonra yaşadı. Homeros’un kahramanlık öykülerini ve önemli olayları işleyen epik şiirinin aksine didaktik şiir maneviyat dersi vermek için öyküler anlatır. Homeros gibi Hesiodos da gizemlidir ama uzmanlar onun yaşamı hakkında biraz daha fazla bilgiye sahiptir. MÖ 700’de Yunanistan’ın merkezindeki Askra kentinde yaşadığı varsayılıyor. Şiirlerine bakılınca gençliğinde koyun güttüğü, babası öldükten sonra çifçiliğe başladığı ortaya çıkıyor. Fakir olmasına karşın Hesiodos tipik bir köylü değildi. Yine de yapıtları zor bir yaşam süren bir çiftçinin bakış açısını yansıtıyor. Genç Hesiodos koyunlarını güderken bir gün müzlerle yani edebiyat ve sanat tanrıçalarıyla karşılaşıyor. Tanrıçalar sisler içinden ortaya çıkıyor ve ona bir ozan asası ile ozan sesi bahşediyorlar. Sonra da ona bu armağanları tanrıların sözlerinin yaymak için kullanmasını söylüyorlar. Hesiodos söyleneni yapıyor, hatta şiir yarışmalarına bile katılıyor. Bu esrarengiz ziyaret onun ünlü Tanrıların Doğuşu ve İşler ve Günler ile daha az bilinen birçok yapıtı kaleme almasına yol açıyor.
Homeros konusunda olduğu gibi uzmanlar Hesiodos’un tüm yapıtlarını kendi başına yazıp yazmadığını sorguluyor. Öte yandan genel kanı Hesiodos’un gerçekten yaşadığı ve Tanrıların Doğuşu ve İşler ve Günler‘in büyük bölümünü kendisinin yazdığı yolunda. Bu yapıtların yalnızca bir bölümünün daha sonra başka ozanlar tarafından yazıldığı düşünülüyor.
Tanrıların Doğuşu müzlerin isteği doğrultusunda tanrıların tarihçesini anlatıyor. Bu şiir yaradılıştan başlayarak tanrıların ve tanrıçaların öykülerinin temelini oluşturuyor. Tanrıların Doğuşu evrenin, tanrıların ve dünyanın oluşumunu açıklıyor. Yaklaşık 800 dizeden oluşan İşler ve Günler Hesiodos ile erkek kardeşi Perses’in babalarından kalan araziyle ilgili tartışmalarını yansıtıyor. İşler ve Günler iki kardeşin bu konudaki tartışmalarını konu alan öykü ve söylencelerle doludur.
AİSKHYLOS: ASKER, OYUNCU, OYUN YAZARI
Mitolojinin bundan sonraki önemli dönemi, Yunanistan’da tiyatronun boy gösterdiği MÖ beşinci yüzyıldır. Bu dönemde üç Yunan oyun yazarı tragedyalarıyla ünlendi. Bunların ilki, doksandan fazla oyun yazmış olan ve kimi zaman tragedyanın babası olarak nitelendirilen Aiskhylos’tur. Tarigçilerin elinde Aiskhylos’la ilgili birçok veri var. Aiskhylos Atina yakınlarında yaşayan aristokrat bir ailenin MÖ 525 civarında doğan bir çocuğudur; Pers Savaşları’na asker olarak katılmış, sonra ünlü bir tragedya yazarı olmuştur. Yunanlıların şarap tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen festivalin bir parçası olan Büyük Dionysia’ya sayısız kez katılmıştır.
Büyük Dionysia’da Rekabet
Bu festivalde üç oyun yazarı tarafından kaleme alınan üç tragedya ve bir satir (sarhoşluğu, seks tutkusunu ve kaba esprileri içeren kısa bir oyun) sergileniyor ve bir jüri tarafından değerlendiriliyor. Aiskhylos’un ilk kez MÇ 499 yılında bu yarışmaya katıldığı, MÖ 484’te de ilk başarısını elde ettiği düşünülüyor. Aiskhylos bundan sonra hemen her yatışmada birinci oluyor (bir kez öğrencisi Sofokles onu geçiyor).
Aiskhylos’un yaşamı boyunca doksan oyun yazdığına inanılıyor; bunlardan yaklaşık sekseninin bazı bölümleri günümüze kadar ulaşmış durumdadır. Bununla beraber hepsi de tragedya olan yedi oyunu tam olarak elimizdedir: Persler, Tebai’ye Karşı Yediler, Yakarıcılar, Agamemnon, Adak Sunucuları, Eumenidler (son üçü ünlü Oresteia üçlüsünü oluşturuyor) ve Zincire Vurulmuş Prometeus.
Bu tragedyaların başlıca konusu adalettir. Aiskhylos tanrıları ve tanrıçaların, ölümlülerin büyüklük taslamasına kızdıklarına ve bunu böbürlenme (aşırı kibir) olarak gördüklerine inanıyordu. Yüce varlıklar kişinin kendi gururunun tuzağına düşmesi yol açarak adaleti sağlıyordu. Adaletsiz davrananlar her zaman doğrudan cezalandırılmıyordu; kimi zaman cezalandırılan onların çocukları oluyordu.
Aiskhylos MÖ 455’te altmış dokuz yaşındayken Sicilya’nın Gela Kentinde öldü. Ölüm nedeni bilinmiyor ama (bir komedi yazarının çıkardığı dedikoduya göre) bir kartalın saçsız başına kaplumbağa düşürmesi yüzünden hayatını kaybetmişti. Ne şekilde ölmüş olursa olsun, Aiskhylos kurbanlar ve gösteriler içeren bir cenaze töreniyle onurlandırılmıştı.
SOFOKLES: EN BAŞARILI TRAGEDYA YAZARI
Aiskhylos’un öğrencisi olan Sofokles çoğu kişi tarafından Yunan tragedya yazarlarının en başarılısı olarak kabul edilir. Aiskhylos gibi Sofokles de yaşamında Pers Savaşları (MÖ 546-479) ve Peleponez Savaşları (MÖ 431-404) gibi birçok savaşa tanık oldu. Sofokles2in yapıtlarında bu çatışmaların etkisi görüşür. MÖ 496’da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan Sofokles eğitimi için Atina’ya gönderildi. Orada askerlik yönetimi, bilim, matematik, felsefe, devlet yönetimi, hukuk, astronomi ve sanat dallarında eğitim gördü. Sofokles’in Aiskhylos tarafından eğitildiğine inanılır.
Sofokles çok yetenekli ve sevilen bir kişiydi, her alanda da başarı gösterdi. Yakışıklıydı ve saygın bir kişiliğe sahipti. Birçok resmi görevde bulundu ve sanatçıları destekledi. Sofokles de Büyük Dionysia yarışmalarına katırlı ve MÖ 468’de yirmi dokuz yaşındayken ilk başarısına ulaştı. Bu yarışmada on sekiz kez birinci oldu (bazı kaynakları bunu yirmi dört kez olarak keydediyor).
OEDİPUS
Sofokles sayesinde Oedipus karakterinin ünü çok yaygındır. Sofokles Oedipus söylencesiyle başlamış ve sonra onu geliştirerek en ünlü üç tragedyasını kaleme almıştır: Kral Oedipus, Oedipus Kolonos’ta ve Antigone. Yapıtlarında her zaman tanrılar da yer alır. Sofokles tanrıları yüce varlıklar ve insanları da onları kararlarını uygulayan kullar olarak görmekteydi. Örneğin, eğer tanrılar birisinin cezalandırılması gerektiğine inanırlarsa o kişi adaletin önüne çıkarılırdı.
Sofokles uzun yaşamı boyunca yaklaşık 123 oyun yazdı. Bu gün yalnızca yedisi elimizde bulunuyor: Kral Oedipus, Oedipus Kolonos‘ta ve Antigone, Aias, Trakisli Kadınlar, Philoctetes ve Elektra. Bu oyunların her birinin temelinde mitoloji yatmaktadır. Oyunlarında en çok ele aldığı oalylar savaş ile çatışmalar karakterlerine büyük acı ve ıstırap çektirir. Sanki bu kişiler bu acı ve ıstıraplar sonucu daha fazla insan olmaktadır.
Sofokles MÖ 409’da doksan yaşındayken öldü. Aiskhylos gibi onun ölümü hakkında da çeşitli söylentiler çıkarıldı. Bu dedikodulardan birine göre oyunlarından uzun bir cümleyi duraksamadan söylemeye çalışırken nefesi kesilmişti; bir diğerine göre üzüm yerken boğazına kaçırmıştı. Her nasıl ölmüş olursa olsun, uzun ve dolu dolu yaşadığı, Yunan edebiyatına ve bizim mitoloji kavramımıza önemli katkıda bulunduğu kesindir.
EURİPİDES: AYKIRI BİR DÜŞÜNÜR
Ünlü Yunan tragedya yazarlarının sonuncusu, günümüzde felsefi oyunları ve güçlü kadın karakterleriyle tanınan Euripides’tir. Euripides daima Yunanlıların kutsal olarak kabullendikleri değerleri sorguladı. Bu nedenle döneminde aykırı bir kişi olarak tanındı. Aslına bakılırsa yaşamı boyunca açıkça horlandı ve eleştirildi.
Euripides MÖ 480’de Salamis adasında doğdu. Geçmişi hakkında fazla bir şey bilinmemekle birlikte iyi eğitim gördüğü ortadaydı, bu yüzden de ailesinin varlıklı olduğuna inanılıyor. Sofokles gibi çok çeşitli alanlarda eğitilmiş olabilir ama Euripides felsefeye karşı büyük bir tutku duydu; kutsal inançları sorguladı ve tanrı ve tanrıçalarla ilgili kuşkularını açıkça dile getirdi.
Euripides on sekiz yaşındayken oyun yazmaya başladı. MÖ 455’te o da Büyük Dionysia’ya katıldı ama ancak kırk yaşındayken birinci olabildi. Euripides’in yaklaşık doksan iki oyun yazmış olduğu sanılıyor ama yalnızca on yedi tragedyası günümüze ulaşabildi. (Yine de fark edebileceğiniz gibi bu, Aiskhylos ve Sofokles’in günümüze ulaşabilmiş oyunlarının toplamından daha fazladır.)
Bir çok Mitolojik Oyun
Euripides’in günümüzde okuyabileceğiniz oyunları Andromake, Hekuba, İphigenia Aulis’te, Bakkalar, Alsestis, Medea, Herakles’in Çocukları, Hippolitos, Yakarıcılar, Elektra, Herakles’in Çılgınlığı, İyon, Truvalı Kadınlar, İphigenia Taurialılar Arasında, Fenikeli Kadınlar, Helen ve Orestes’tir. Dİğer Yunan tragedya yazarları gibi Euripides de oyunlarını mitoloji temeline dayandırmıştır.
Euripides bir filozof olarak gerçekçiliği önemsiyordu; oyunları da bunu yansıtıyor. Yapıtlarında kahramanlar, başroldekiler, sıradan insanlardır. Yüce varlıklar bile sıradan insanlar gibi davranır; neredeyse insanlarla aynı düzeydedirler. Euripides aynı zamanda güçlü kadın kişilikler oluşturur; bunlar savaş kahramanları kadar ön plandadır. Euripides insanları karmaşık, çok yönlü varlıklar olarak görür. İnsanların radikal ya da tanrısal davranışlara sağmadan, her iki yönlerinin de (hem bedenlerinin hem zihinlerinin) ayırdında olması gerektiğinde inanır.
Euripides’in ünlenmesinin nedenlerinden biri de o güne kadar oluşturulmuş en büyük kitaplığa sahip olmasıdır. Yaşamının büyük bir kısmında Atina’da yaşamış olmasına karşın emekliliğinde Makedonya’ya yerleşmiş ve MÖ 406’da yetmiş yedi yaşındayken burada ölmüştür.
[…] tragedyacıları arasında en çok eleştiri alan kişi olarak ün kazandırmıştır. Ayrıca Yunan Öykücüleri makalemize de […]