More

    Erechtheus’un Toprakları

    Published on:

    İlk çağlarda varlığını sürdüren tanrılar, yeryüzünü aralarında paylaşır. Bu paylaşım bazı söylencelerde kura yöntemiyle olduğunu bazı söylenceler ise tanrının kudretine göre belirlendiğini ifade etmiştir. Herkes kendi payına düşen bölgenin biricik hükümdarı olurken, insanoğlu bu kutsal hükümdarlar için tapınaklar ve ibadethaneler inşa etti.

    Ancak aralarında husumetin eksik olmadığı tanrılardan bazıları toprak paylaşımı konusunda kavgaya başvurdu. Athena, zekânın tanrıçası Athena… Hiçbir zaman Posedion ile anlaşmamıştır. Erkek kardeşi Ares kadar aralarında nefret bağı var mı bilinmez ancak Posedion ve Athena Kephisos ırmağı kenarlarında kurulan şehre baş koymuşlar, adeta birbirlerine girmişti.

    Erechtheus’un Kephisos ırmağı kenarında kurmuş olduğu ince kum topraklara sahip bu kent; tanrıların en yücesi Zeus tarafından övülmüştü. Şehir her ne kadar küçük olsa da, Zeus’un kehaneti bu özgür şehrin günün birinde bilgeliğiyle tüm diyarların en soylusu olacağını öngörmüştü. Zeus’un ön görüsü denizlerin tanrısı Posedion ile bakire tanrıça Athena arasında çılgın bir elde etme hırsını doğurmuştu. Anlaşmazlık gittikçe hiddetlendi, içinden çıkılmaz bir çirkinliğe sürüklenen iki tanrı sonunda Zeus’un çağrısına kulak vermiş.

    Zeus, Posedion ve Athena’ya diğer Olympos sakinlerinin önünde uzlaşmaya çağırmıştı.

    Anlaşmazlığın çözüleceği o kutsal gün gelip çattığında tanrıların her biri Kephisos kıyısında altından yapılma tahtlarına oturdular. Tanrılar çekişmeye ve kaosa içten içe bayılırlardı. Sonuçta her birinin kökeni khaos’tan geliyordu… Tanrıların yücesi Zeus en tepede onun hemen yanı başında ise eşi Hera tahtlarına kurulmuştu. Söylentiler o gün gerçekleşen muhakemeye insanoğullarının katıldığını da söyler. Zeus yağmur yüklü bulutları ve şimşeklerini göklerden çekince yeryüzünden gökyüzü izlenir olmuş.

    Gerçekleşen toplantıya Apollon da katılmıştı. Yüzü güzelliğiyle ışıl ışıl parlıyor, gözleri merakla çıkacak olan kararı bekliyordu. Gününün çoğunluğunu otlaklarda hayvan kovalayarak geçiren, yalancılara ve dolandırıcı insanlara attığı şaşmaz oklarıyla beraber Artemis de bulunuyordu. Elbette bu görkemli muhakemeye tanrıların sözcüsü, hızlı ve haylaz Hermes’te katılmıştı. Savaştan ve anlaşmazlıklardan açıkça zevk alan Ares sevgili kız kardeşinin mutlak kaybını görme umuduyla, şölenlerden ve her tülü kutlamalardan zevk alan Dionysos da oradaydı.

    Tüm tanrıların karşısında anlaşmazlığın kahramanı olan Athena ile Posedion oturuyordu. Zeus’un ilahi dudaklarından dökülecek nihai kararı tıpkı diğerleri gibi büyük bir heyecan ve gerginlikle bekliyorlardı.

    Böylece ayağa kalktı sözcü Hermes “Denizlerin tanrısı ulu Posedion ile Zekânın mutlak tanrıçası Athena arasında gerçekleşen husumeti sonlandıracak Tanrıların en yücesi Zeus’un sözlerine kulak verin!” dedi. Gururu gizliden gizleye okşanan tanrı Zeus “Erechtheus’un bilge şehri, bu şehre ve insanoğluna en güzel hediyeyi veren tanrının ismiyle anılacaktır” dedi. Gözlerini denizlerin tanrısına dikerek “Eğer bunu Posedion sunarsa şehrin adı Denizlerin tanrısının ismiyle anılacak” dedi. Ardından heyecan tanrıların arasında fısıltılara neden oldu. Zeus’un gözleri bu sefer tanrıça Athena’nın çehresine doğru kaydı. “Eğer bunu sen sunarsan, şehrin adı zekânın yegâne temsilcisi olan Athena’nın ismiyle anılacaktır”

    Kral Poseidon bu sözler üzerine ihtişamıyla ayağa dikildi. Elindeki üççatallı mızrağını yere vurarak her bir zerresini sarstı. Toprak yarılıp parçacıklara bölünürken yarığın içinden görkemli bir at fırlayıverdi. Vücudunu saran kaslarıyla görenin yüreğine korku salıyor, güzelliğiyle ise gözleri büyülüyordu. Yeryüzünde böyle bir atın varlığına denk gelinmesi imkânsızdı. Onu ancak Posedion yaratabilirdi. İhtişamlı atın varlığı tanrıları oldukça etkilemiş, nefesleri kesmişti. Vücudu kar gibi beyazdı. Yelesi rüzgârla dans ederken Posedion söz aldı.

    “İnsanoğluna armağanım attır. Böyle güzel ve güçlü bir varlığa karşı kayıtsız kalınamaz. Şehre benim adım verilmeli!”

    Athena’nın armağanını görmeden söz almak istemeyen tanrılar sessizliğe gömüldü. Gri, alev alev gözlerle tanrılara bakan Athena ise bakışlarının aksine oldukça sakin bir şekilde tahtından kalktı. Tanrıların her birinin merakı gittikçe kabarırken yere doğru eğilerek yarılan toprağı kapatarak bir tohum ekti. Sessizliği devam eden tanrıça hakem heyetini gözlemleye devam ediyordu. Saniyeler içinde topraktan filizlenen tohum yaprak açtı. Tanrıların yürekleri merakla kabarmaya devam etti.

    Filizlenen tohum gittikçe büyüdü, kalınlaştı ve yaprakları gürleşti. Ardından yaprakların arasında meyveleri ortaya çıkmaya başladı. Havaya dağılan hoş koku tüm tanrıları mest etti. Sonunda sessizliğini soğuk kelimeleriyle bozan tanrıça “Benim armağanım,” dedi “Kral Posedion’un yarattığı attan çok daha görkemlidir ey Zeus… Onun bahşettiği at güçlü kaslarıyla savaşa ve anlaşmazlığa sebebiyet yaratabilir. Zayıf bir iradesi olan insanoğlunun sonunu getirebilir ancak benim zeytin ağacım barışın, bereketin, şifanın, özgürlüğün ve mutluluğun semboliği olacaktır. Erechtheus’un bilge şehri benim adımı taşımayı hak etmiyor mu?”

    Tanrılar ve elbette arabulucu Zeus hangi hediyenin daha değerli olduğu konusunda hemfikirdi. Erechtheus’un şehri savaşta değil barışta büyümeye devam edecek, soyluluğunu gücünden değil özgürlüğünden alacaktır.

    Böylece Kronos’un kudretli oğlu Zeus, şehrin adının Athena’nın ismiyle anılmasına karar verdi. Ölümsüz buklelerini eğerek tahtından kalkan Zeus ve diğer tanrılar muhakemeden memnuniyetle ayrılırken Athena galibiyetin verdiği tatlı hazla şehre doğru baktı. Mızrağını Erechtheus’un şehrine doğru uzatan tanrıça gururla şu sözleri söyledi:

    “Zaferi elde ettim. Evim bundan böyle bu kenttir. Çocuklarım burada mutluluğu hissedecek, özgürce büyüyecek. İnsanoğlu hakikati, adaleti ve doğruluğu öğrenmeye bu kente gelecek! Özgürlük meşalesi sonsuza değin bu şehrin sokaklarında yanacak. Kanun ve özgürlük bu kentten doğacak ve yüceltecek!”

    Related

    Cevap bırakın

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz