Bir zamanlar Frigya’nın zengin ve güçlü kralı Midas vardı. Midas altına olan sevgisiyle ünlüydü. Bir gün, Dionysos adlı şarap tanrısının dostu olan yaşlı bir satir olan Silenos’u ormanda sarhoş halde buldu. Kral, Silenos’u sarayına götürdü, onu misafir etti ve on gün boyunca ona krallıkta layık olduğu en iyi tedaviyi sundu.

On günün sonunda, Kral Midas, Silenos’u Dionysos’a geri gönderdi. Dionysos, dostunun iyi tedavi edilmesi için Kral Midas’a teşekkür etmek istedi ve ona bir dilek hakkı verdi. Altını çok seven Midas, her dokunduğunu altına çevirme yeteneğini diledi. Dionysos, bu dileği yerine getirdi.

Ancak Midas’ın dileği bir lanet haline geldi. Yiyecek, içecek, hatta sevgili kızı bile dokunduğu anda altına dönüşüyordu. Kral, altının soğuk ve cansız doğasını anladı ve Dionysos’tan onu bu lanetten kurtarmasını diledi. Dionysos, Kral Midas’a bir nehirde yıkanmasını ve bu lanetten kurtulmasını söyledi.

Midas nehrin sularında yıkandı ve dokunduğunda her şeyi altına çevirme yeteneğini kaybetti. Ancak, Dionysos ona bir ders vermek istedi ve Midas’ın kulaklarını eşşek kulaklarına dönüştürdü. Böylece Midas, hırslarının ve yanlış dileklerinin sonuçlarına her zaman hatırlanacaktı.

Midas, kulaklarını gizlemeye çalıştı, ancak sadece sarayının berberi onun bu sırrını biliyordu. Berber, bu sırrı kimseye söylememeye yemin etti ama bu bilgi onu rahatsız etmeye başladı. Sonunda dayanamayarak bu sırrı bir kuyuya fısıldadı. Ancak, kuyudan esen rüzgar bu sırrı tüm ülkeye yaydı ve Kral Midas’ın eşşek kulakları olduğu herkese duyuruldu.

Böylece, Kral Midas hem hırslarının hem de gururunun bedelini ödemek zorunda kaldı.